18 Ocak 2015 Pazar

Yeni iş yeri, yeni insanlar

Değişiklik iyidir. Geçen hafta bir arkadaşla muhabbet ederken bana  projelerinden belli bir süre sonra sıkıldığını ve sonunu getirmekte zorlandığını söyledi. Projeler de öyle basit projeler değil hani, gayet planlama, zaman, emek gerektiren, çok iyi fikirler üzerine kurulmuş çalışmalar. Neden sıkıldığına dair şöyle bir düşünce öne sürdüm: Bu projeler bilgisayar başında yapılıyor ve haliyle çalışma esnasında extra bir sürü iş yapıyor (müzik dinlemek, klip seyretmek, hataların çözümlerini aramak, pornografi, efendime söylim komik, ilginç video izlemek, herhangi bir post altındaki yorumları sırasıyla okumak, stalkerlık vs.) Beyin yoruluyor doğal olarak ancak bütün saatler boyunca hatta bilgisayar başında olmadığı zamanlarda bile kafasında dönüp duran düşünce şu: Ben şuan proje yapıyorum. Sürekli aynı işle meşgul olduğunu düşündüğü için bir süre sonra artık inanılmaz bir baskı hissetmeye başlıyor ve tabi ki sıkıntıdan patlama derecesine geliyor. Çünkü artık beyin başka bir işle meşgul olmak, daha doğrusu sürekli içeride dönüp duran mesajı değiştirmek istiyor.

Arkadaşıma tavsiyem şu oldu: "Günde 4-5 saat projenle ilgilen. Projen üzerinde çalışmadığın zaman onu düşünme, beynine günde belli bir saat- süreyle proje üzerinde çalıştığını diğer kalan 20 saati tamamen başka işlerle geçirdiğinin mesajını ver" dedim. "Mantıklı, bunu deneyeceğim mutlaka" dedi.

Beynimizin dilinden anlamalıyız. Şimdi gelelim benimkine. Geçtiğimiz 2 sene boyunca işler çok da istediğim gibi gitmedi. Aslında durumun bu kadar kötü hal almasında benim olayların karşısındaki duruşumun etkisi büyüktü. Ebeveynlerden şöyle bir isteğim olacak: Çocuğunuza kötü olaylar, durumlar karşısında dik durabilmeyi, güçlü olmayı öğretmelisiniz. Biriktirmemeli sorunları, baş edebilmeli, arka plana atmamalı, bazen köküne inebilmeli ama bunu yaparken gereken desteği ailesinde bulabilmeli, yoksa zor, bir şeyler çok zor.

Sosyal mesajımızı da verdiğimize göre devam edelim. 2 sene sonra artık bir şeylerin normale dönmesi gerektiğini idrak edince bazı değişikliklerin de beraberinde gelmesi gerektiğini anladım. Çünkü Ada artık gerçekten köklü değişiklikler istiyordu. Ben de ilk olarak iş yerimi, işe gidiş yolumu değiştirdim. 2 hafta içinde evimi de değiştirip tamamen farklı bir mevkiye taşınacağım. Okuldaki ilk 4 haftadan sonra şunu söyleyebilirim ki: İyi ki yapmışım, Aferin!

Okulda neler yaptım ?

Malum Bilişim Teknolojileri öğretmeni olduğum için okulun bütün bilgisayarları, projeksiyonları, yazıcı, tarayıcı vs bende. Aslında yapmak gibi bir zorunluluğum yok ancak insanların işleri yarım kalmasın, günleri zor geçmesin, elime mi yapışacak diyerek, bakıp sorunu gideriyorum. Öncelikle bilişim teknolojileri sınıfında sağlam bir temizlik yapmam gerekti. 7 senelik meslek hayatımda öğrendiğim bir şey varsa o da hizmetlilerden çok fazla performans beklememek gerektiğidir. Ama bu okuldaki hizmetli arkadaşların hakkını yemek istemiyorum, her konuda destek olmaya çalışıyorlar. Temizliğe başladık :

Herşeyi büyük boy alma huyumdan da vazgeçmeliyim artık :( Eldivenin small, medium numarası varken sen git large al. Sınıfı temizledikten sonra sıra bilgisayarlara geldi. Bilgisayarların donanım cd'leri olmadığı için DriverPack Solution programı ile sürücüleri yüklemeye çalıştım. 



Ancak ethernet kartını bulamadı ve yükleyemedi. Ben de CPU-Z diye bir programla anakartın modelini öğrenerek nette ethernet kartının sürücüsünü arattım ve bulup, yükledim.

Öğretmen - öğrenci bilgisayarlar arasındaki iletişimi sağlamak, bilgisayarları kontrol edebilmek için açık kaynak kodlu şu programı kurdum : iTALC  Ancak kurulumdan sonra hemen çözemediğim bir durum oldu. Management Console'dan  gerekli ayarları yaptıktan sonra bilgisayarları görmek için programı çalıştırdığımda bana şifre ve kullanıcı adı soruyordu ancak ben böyle bir tanımlama yapmamıştım. Meğer bilgisayar user hesaplarında kullanılan parolayı istiyormuş yani programı kullanmak için bilgisayarınıza bir şifre koymak durumundasınız.


Sınıftaki pclerle uğraşırken hocanın bir tanesi monitorde titreme olduğunu söylemişti. Ben önce titremenin monitorün kendisinden dolayı olduğunu düşündüm ve monitörü değiştirdim ancak sorun monitör değildi. Projeksiyona bağlanmak için kullanılan video çoklayıcı denen şu cihazdan dolayı titreme oluyormuş. Bu cihazı değiştirince titreme de düzeldi. Sonra merak ettim, cihazı başka bir bilgisayar ve projeksiyonla da denedim yine aynı titremeye sebep oldu. Donanım konusunda sorunu çözebilmek için önce hangi parçada sorun olduğunu bulmak gerekiyor. Bunun için de denemek, test etmek şart.

Sınıflardaki projeksiyonların lamba ömürlerinin ne kadarını kullandıklarına tek tek baktım. Çünkü artık kendilerine bile ışık veremeyen konuma gelmiş olanlar vardı.

Okulda 30 bilgisayarın olduğu bir sınıfım var. Bilgisayarların durumu çok kötü değil. Sonuçta yüksek işlemci, ekran kartı isteyen tasarım yapmayacağız ya da oyun oynamayacağız. Oyun oynamaya zamanımız kalmıyor zaten. Müfredat oldukça yoğun. Ancak müfredatla birlikte öğrencilerin öğrenmesini istediğim belli başlı durumlar var :

1-  Kendilerine güvenmeleri, hiç kimsenin kendilerinden daha olağanüstü özelliklere sahip olmadığına inanmaları.

2 - Birisinin gelip onlara bir şeyler öğretmesini beklemeden herhangi bir konuyu kendileri merak edip, üzerinde emek harcayarak öğrenmeye çalışmaları hatta bir süre sonra bu konuda "ileri" seviyeye gelebilmeleri.

3 - Kendilerine özel hobi ve ilgi alanları oluşturmaları. Mümkünse bunu kazanca dönüştürme olanağı olacak şekilde kontrol edebilmeleri.

4 - Bilgisayar Programcılığı ile hayatlarının belli bir döneminde ilgilenmelerinin onlara neler katabileceğini bilmeleri.

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.